Ah o rüyaları süsleyen Prag. Süslediği kadar da varmış inanın. Bir şehrin hiçbir yeri mi bozulmamış o eski yapısını korumuş olur. İşte Prag böyle bir yer. Orta Çağdan fırlamışçasına her yer. Sağınız solunuz her yer muazzam güzellikte binalarla çevrili, tarih kokuyor sokaklar, cıvıl cıvıl hareketli bir şehir burası. Çok da gezilecek yeri var, hadi başlayalım o zaman,  keyifli okumalar


Old Town Square: Prag denince ilk akla gelen yerlerden biri elbette eski şehir. Sadece Prag için değil aslında Avrupa’nın çoğu şehrinde eski-yeni şehir ayrımı vardır ve görülesi yerlerin çoğu da eski şehir kısmındadır. Prag’ta da durum farklı değil dolayısıyla. Gezeceğiniz çoğu yer Old Town’da. Göreceğiniz ilk şey ise o Ortaçağ’dan kalmış yapısıyla sizi o zamanlara götürecek Old Town meydanı. Bir tarafınızda Tyn kilisesi, bir tarafınızda Astronomik saat, meydanın ortasındaki Jan Hus heykeli, kulağınıza çalınan çello sesleri, çeşitli gösteriler ve olabildiğine çoklukta insan kalabalığı.

Astronomik Saat -Alıntı

Astronomik Saat:
Bu çok mu çok ünlü saat maalesef ki bizim gittiğimiz dönemde tadilatta olduğundan göremedik. Ama hemen meydanda yer alan saat Dünyanın en eski çalışır durumda olan saati. Ve biraz uzunca bir hikayesi var. Güneş’in Ay’ın ve Dünya’nın astronomik döngülerini ve konumunu, güneşin doğuş ve batış zamanını, Hristiyan dininin kutsal günlerini gösteriyor. Saat 12 burcun sembollerini de taşımakta. Saatin sol tarafındaki iki figürden elinde ayna olanı kendini beğenmişliği, elinde kese olan ise cimriliği ve aç gözlülüğü temsil ediyor. Sağ taraftaki iskelet ise fani dünyada yapılan şeyin boş olduğunu, asıl olanın ölüm olduğunu, sağdaki Osmanlı yeniçeri figürü ise eğlenceyi temsil ediyor. Her saat başı çalan çan, sanki iskelet çalıyormuş gibi görünüyor. Diğer figürler de başlarını sağa sola sallayarak ölümü reddediyorlar. İskelet figürü çan çalmaya başladığında pencereler açılıyor ve İsa’nın 12 havarisi sırayla geçiyor. En üstte bulunan horoz figürü ötmeye başlayınca da çan sesleri kesiliyor. 
Genelde sadece saatin yaptığı gösteriye bakıp geçilen bu saatin kulesine çıkarsanız sizi tupturuncu bir Prag manzarası karşılar. Kuleye çıkış ücreti ise tam bilet 110 CZK, indirimli bilet 70 CZK.
Buraya Staroměstská metro durağında inip birkaç dakika yürüdükten sonra ulaşabilirsiniz. Zaten Old Town’da konaklıyorsanız zaten yürüyerek 5-10dk içinde ulaşabilirsiniz.
Tyn Kilisesi: Meydanın tam ortasında yer alan bu kiliseyi fark etmemek imkansız. Gösterişli yapısıyla gayet dikkat çekici.


Charles Köprüsü: Ve o meşhur köprü. Allahım o ne kalabalıktır. Bakmayın öyle instagramda  muazzam ve boş görünümlü olmasına. Adım atılacak yer yok. Bayram zamanlarındaki Kemeraltı sokakları gibi düşününJ Belki bizim gittiğimiz dönemle de ilgiliydi ama biz pek tadına varamadan bir an önce kalabalıktan kurtulup köprüyü geçme derdine düştük. Köprü boyunca satıcılar, müzisyenler, dansçılarla karşılaşacaksınız, eğer boş yakalarsanız da keyfine varabilirsiniz.
Azıcık da hikayesinden bahsedecek olursak Karl köprüsü yapılmadan önce Judith Köprüsü varmış ve 1300’lerin ortasında sel sonrasında yıkılmış. İnşası için falcılardan yıldızlardan yardım istenmiş. Falcılar krala eğer 1357 yılının, 7. Ayının, 9. Günü sabah 5’i otuzbir geçe bu köprünün temelini atarsan hayırlı olur demişler. Bu sayılar art arda dizildiğinde palindromik sayı 135797531, o dönemki astrologlar ve sayıbilimciler tarafından uğurlu olacağına inanılmış ve kral da denileni harfiyen uygulamış. Köprü üzerinde çeşitli heykeller var ama hepsi kopya, orijinalleri ulusal müzede muhafaza edilmekte.


Dans Eden Ev: Aslında bir ofis binası olan yapıya dans eden ev denilmesinin nedeni ise dış cephesinin adeta dans edermişçesine dönüyormuş gibi narin ve hareketli görünüyor olmasıdır. Prag’ı gezerken göreceksiniz ki çok da modern bir mimari yok, tarihlerini korumak adına sanki eski çağdan kalma bir şehir edasında. Dans eden ev ise tüm bu havayı yok edebiliyor. O kadar modern bir görüntüsü var ki Prag’da değil de sanki Newyork’daymış gibi hissettiriyor. Bu durum zaten uzun bir süre Prag’da sorun olmuş ve bu yapının fazla modern olmasından dolayı şehrin doğal havasını bozduğu için kabullenilmemiştir. Ancak günümüzde Prag’da yer alan yapılar içinde en sevilenlerin başında geliyor. Bu güzel binanın sadece son katı ziyarete açık.


John Lenon Duvarı : Allah’ım burayı bulucaz diye ne uğraştık anlatamam. Köprünün diğer tarafında sokak arasında bir yer. John Lennon’dan esinlenilmiş grafiti ve Beatles şarkılarının şarkı sözleri ile doldurmuş. Aslında 80lerde kominizm etkisiyle öğrenciler mağduriyetleri için John Lennon şarkıları yazmaya başlamış. Bugün ise sevgiyi ve barışı temsil ediyor.


Petrin Tepesi : Müthiş bir Prag manzarasına hazır olun. Füniküler ile zirveye ulştığımız eşsiz bir deneyimdi. Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte bulunuyor, o yüzden yükseklik korkusu olanlar dikkat!


Yahudi Mezarlığı: Ne yalan söyleyeyim hayal kırıklığı yaratan yerlerden biri. Yahudilerin 500 yıl boyunca etrafı duvarlarla çevrili şekilde yaşadıkları alan Yahudi mahallesi olarak geçiyor. Mahallenin içinde eski mezarlık, çok sayıda sinagog, Yahudi restoranlar bulunuyor.


Franz Kafka Müzesi: 20. Yüzyılın en önemli yazarlarından Prag’lı Kafka’nın özel eşyaları ve fotoğrafları burada sergileniyor. Kafka Müzesi’nin hemen önünde ise 2 işeyen adam heykeli var. Heykellerin üzerinde bulunduğu havuz çek haritası şeklinde, heykellerin biri doğuyu, biri ise batıyı temsil ediyor. Giriş ücreti 200 CZK.


Belediye Sarayı: Heykellerle süslü dış cephesinden daha fazlasını görmek isterseniz, rehberli turlarla içerideki konser salonunu, çeşitli Çek sanatçılar tarafından süslenen odalarını da ziyaret edebilirsiniz.


Barut Kapısı: Belediye Sarayı’nın güneyinde yer alan bu geçit o zamanlar burada bulunan Kraliyet Sarayı’nın yanına savunma ve korunma amaçlı inşa edilmiş. 17. YY’da barut deposu olarak kullanıldığı için adı Barut Kapısı adını almış.


Franz Kafka Kinetik Heykeli: Bir alışveriş merkezinin girişine yerleştirilen Franz Kafka büstü, her biri bağımsız olarak hareket edebilen paslanmaz çelikten ve aynalı 42 katmandan oluşuyor. Çek sanatçı David Cerny tarafından 2014 yılında inşa edilen kinetik heykel tam 45 ton ağırlığında.


Prag Kalesi: 570m uzunluğunda, ortalama 128m genişliğinde dünyanın en eski kalesi. Kalenin çevresindeki görülmesi gereken yapılardan biri de St. Vitus Katedrali. Şehri kuşbakışı görmek için katedralin tepesine çıkabilirsiniz. Bilet fiyatları ve ayrıntılar için buraya tıklayabilirsiniz. 

Biz Gidemedik Siz Gidin Dediklerimiz
Klementinum Kütüphanesi: Prag’ın Ulusal Kütüphanesi. İçerisinde 20 bin kitap var. İçeride  Fotoğraf çekmek yasak. Sabah erken saatlerde gitmeniz öneriliyor ve turlarla giriş yapılabiliyor. Her yarım saatlik tur maksimum 10-15 kişilik. Bir de ücretsiz giriş yapabileceğiniz  Municipal Library of Prague yani Belediye Kütüphanesi’nde görebileceğiniz kitap kulesi var.
Letna Parkı: Prag’ı yine tepeden görebileceğiniz özellikle köprülerini fotoğraflayabileceğiniz bir yer.

Prag macerama dair anlatacaklarım da burada sona eriyor. Yeni seyahatleri takip etmek, seyahatlerde fotoğrafladığım manzaraları görmek için beni instagramdan takip etmeyi unutmayın @seyyahperest1